Sayfalar

23 Kasım 2012 Cuma

HAKEM AKLANDI, FUTBOLCUYA CEZA

Clattenburg, 28 Ekim 2012'de oynanan
Chelsea - Manchester United maçında
ev sahibi takımdan iki futbolcuya
kırmızı kart göstermişti. Konuk ekip,
tartışmalı bir golle maçı 3-2 kazanmıştı.

İngiltere Futbol Federasyonu, ırkçılıkla suçlanan hakemi suçsuz buldu.

İngiltere Futbol Federasyonu Chelsea'li futbolcuların ırkçılık içeren ifadelerle hakaret ettiğini iddia ettikleri hakem Mark Clattenburg'un suçsuz olduğuna karar verdi.

FA, hakeme yönelik hakaretlerinden dolayı suçlamada bulunan futbolculardan Nijeryalı Obi Mikel'e ise iki maç ceza verdi.

Soruşturmayla ilgili bir duyuru yayınlayan İngiltere Futbol Federasyonu, "Maç sırasında ve soyunma odalarında Obi Mikel'in hakarette bulunduğu anlaşılmıştır" denildi.

Suçlayan futbolculardan Ramires'in ifadesinde Obi Mikel'in hakeme daha yakın olduğu ve hakemle konuşmalarının kendisine takım arkadaşının aktardığını anlattığı ifade edildi.

Soruşturmada ayrıca yardımcı hakemlerle dördüncü hakem, Clattenburg'dan ırkçı hakaret duymadıklarını belirttiler.

Ramires ise iyi niyetli bulunduğu için ceza almadı.



37 yaşındaki Mark Clattenburg hakkında polis de soruşturma açmış ve suç unsuru bulamamıştı.

Mark Clattenburg, yaptığı açıklamada, hayatının en zorlu dönemlerden birini geride bıraktığını kaydederek "Premier League'de ve diğer karşılaşmalarda hakemliğe odaklandım" ifadelerini kullandı.

Hakemler Birliği de Chelsea kulübünden özür dilemesini istedi ve Clattenburg'a tazminat ödemesi gerektiğini bildirdi.

4 Kasım 2012 Pazar

YÜREKLİ KADINA RET

Alp disiplini kayakta olimpiyat şampiyonu Lindsey Vonn, Uluslararası Kayak Federasyonu’na başvuruda bulunarak Lake Louise’de erkeklerle beraber yarışmak istediğini söylemişti.

Ancak FIS’ten verilen cevapta “FIS kural kitabına göre bir cinsiyetten sporcu diğerinin yarışına katılamaz” ifadeleri kullanıldı.

Alpine Canada Başlanı Max Gartner itirazı hayal kırıklığı ile karşılarken, “Bunun normalde kayak sporunu takip etmeyen insanların ilgisini çekebilmek için bir fırsat olduğunu düşünüyordum.” dedi.

3 Kasım 2012 Cumartesi

ALMANYA'NIN SON İHRAÇ ÜRÜNLERİ: GURBETÇİ FUTBOLCULAR

Bundesliga'da tanınıp dünya futboluna armağan edilen yeni Mesutlar ve Nuriler sıralarını bekliyor.

Almanya, Türk futbolunun her dönemde beslendiği bir ülke. Almanya'daki Türk kökenli lisanslı futbolcu sayısı, Türkiye'deki toplam lisanslı futbolcu sayısından daha fazla. Disipliniyle ünlü Almanlar, daha dar bir havuzdan sadece son yıllarda üç futbolcuyu, Mesut Özil'i, Hamit Altıntop'u ve Nuri Şahin'i Real Madrid'e göndermeyi başardı.

Dahası, Türk gençleri arasında benzer ilgiyi görebilecek futbolcular yetişmeye devam ediyor. Bunun son örneği, Leverkusen forması giyerken Liverpool'a transfer olan Almanya 18 yaş altı milli takımının oyuncusu Samed Yeşil oldu.

Samed ile hemen aynı günlerde Real Madrid'de sakatlığı nedeniyle forma giyemeyen milli takımımızın futbolcularından Nuri Şahin de Liverpool'a kiralanmıştı.

YENİ MESUT KİM OLACAK?

Mesut Özil, Türk asıllı olup bir başka ülkenin milli takımında olmayı seçen ne ilk ne de son futbolcu. Onu, Borussia Dortmund'da oynayan İlkay Gündoğan izliyor. Bu sözler İlkay'a ait: "“Ben Gelsenkirchen’de doğdum. Almancayı Türkçeden daha düzgün konuşuyorum. Almanya mı yoksa Türkiye mi için oynamam gerektiğini düşündüğümde Almanya’yı seçtim. Çünkü; Almanyalıyım. Her zaman burada futbol oynadım ve burada büyüdüm.”

İlkay Gündoğan, Avrupa'nın devlerinin yakın takibi altında ve geleceğin Mesut'u olarak gösteriliyor.

Büyük umutlar beslenen Fürth'ü ikinci ligden birinci lige taşıyan Sercan Sararer seçimini A Milli Futbol Takımımızdan yana kullandı. Teknik ve gol pozisyonu yaratmayı seven bir futbolcu olan Sercan, "Almanya Milli Takımı'ndan beş kez teklif geldi ancak İspanya ve Türkiye vatandaşlıklarımı bırakmamı istediler. Ben de kabul etmedim." diyor.

Tunay Torun, son dönemde milli takımımızı seçen Bundesliga kökenli futbolculardan. Stuttgart formasıyla bu sezon ilk yedi maçın beşinde sahadaydı. Tunay, milli takım tercihini belirlediği günlerde şöyle diyordu: "Karar vermem gereken süreçte babama sordum. O da bana, 'Kalbinden hangisi geçiyorsa onu tercih etmen gerekir. İçinden gelmeden sadece mantık olarak bir takıma gitmenin anlamı yok. Sonuçta bu bir milli takım. Gittiğin takımda kalpten oynamayacaksan hiç gitme.' dedi. Benim kalbim de Türkiye'den yana olduğu için kalbimin sesini dinledim. İyi ki öyle yapmışım. Kamplara geldiğimde ya da maçlara çıktığımda ne kadar doğru yaptığımı görüyorum."

Tunay, Süper Lig takımlarının büyüklerinin de dikkat kesildiği ve ilk fırsatta kadrolarına katmak istediği futbolcuların başında geliyor.

Mehmet Ekici ve Ömer Toprak da milli takımımızı seçen gurbetçilerden. Her ikisi de Dünya Kupası elemelerindeki kritik Romanya ve Macaristan maçlarının kadrosunda yer aldı. Mehmet Ekici, Mesut Özil'in parladığı Werder Bremen'de henüz fazla şans bulamadı ama Ömer Toprak, stoper eksikliği çeken Türk futboluna deyim yerindeyse ilaç gibi geldi. Ömer, Bayer Leverkusen 11'indeki yerini her geçen gün sağlamlaştırıyor.

Tolga Ciğerci'yi de Borussia Monchengladbach formasıyla tanıyoruz. Tolga, Bundasliga'daki ilk yedi maçın dördünde forma giydi, bunların üçünde 11'de şans buldu. Tolga'nın da milli takım seçme zamanı yaklaştı ve bize yakın görünüyor.

Bundesliga'daki Türkler deyince iki isimden söz etmemek olmaz. Bunlardan biri Erdinç Sözer. "Eddy" lakabıyla bilinen Sözer, uzun yıllardır Bruno Labbadia ile birlikte çalışan yardımcı antrenör. Labbadia-Sözer ikilisi bu sezon Stuttgart'ı 2007'den sonra bir kez daha mutlu sona ulaştırmak için çaba gösteriyor. 'Türk kimliğimden ve bağlarımdan hiçbir zaman kopmadım'' diye konuşan Erdinç Sözer, Alman toplumu ile kaynaşma konusunda yeni neslin daha şanslı olduğunu belirtiyor.

Bundesliga'da Türk futbolcular yer alır, antrenör çalışır; hakem bulunmaz mı! İşte Deniz Aytekin…2008 yılından bu yana üst düzey hakemlik yapan Aytekin, Almanya'nın FIFA Kokartı taşıyan hakemlerinden biri. Elit kategoride yer alan Deniz Aytekin, 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası finallerinde Wolfgang Stark'ın ekibinde ilave yardımcı hakem olarak görev almıştı.

TÜRK GİBİ GÜÇLÜ, ALMAN GİBİ DİSİPLİNLİ

Almanya'da yaşayan Türk ailelerinin futbolcu çocuklarını bir ikilem bekliyor: Doğup büyüdüğü ülkenin milli takımını mı, köklerinin bulunduğu ülkenin milli takımı mı?

Buna karar vermek her zaman kolay olmuyor.

Güney Afrika'da düzenlenen 2010 Dünya Kupası'nda Gana ile Almanya karşı karşıya geldiğinde gözler iki kardeşin üzerindeydi: Almanya milli takımını seçen Gana asıllı Jerome Boateng ile Gana'yı tercih eden Kevin-Prince Boateng. Maç öncesi seremonide ülke milli marşları söylenirken iki futbolcu da karışık duygular içindeydi ve iki marş sırasında ikisinin de dudakları kıpırdamamıştı. Kaderin cilvesi, Almanya milli takımında Türk asıllı Mesut Özil 1-0'lık galibiyeti getiren golü kaydetmiş ve maçın adamı seçilmişti.

Bu maça kadar Almanya'da süren tartışma, milli takımda olup milli marşı söylemeyen futbolcuların varlığıydı. Tartışmanın odağındakilerden Mesut, karşılamanın ardından TRT'nin konuyla ilgili sorusunu şu sözlerle cevaplamıştı: "Marş sırasında içimden dua ediyorum. Bence daha iyi."

Mesut Özil, kariyerini Real Madrid'de sürdürüyor ve ne ilginçtir ki bir başka göçmen asıllı futbolcunun, Cezayir kökenli Fransız Zinedine Zidane'ın tahtına aday gösteriliyor.

Mesut'un takım arkadaşı Nuri Şahin ile bu sezonun başında Galatasaray'a transfer olan Hamit Altıntop, seçimlerini çok daha erken yapmış ve Türk milli takımının alt yaş kategorilerinde de oynamıştı. Nuri, kiralandığı Liverpool'da daha ilk maçında geçer not aldı; takımına FA Cup'ta tur getirdi ve taraftar şimdiden gelecek yıl da takımda kalmasını istiyor. Mesut ile Nuri'nin ve Hamit'in apayrı gelişen hayatları, verilen kararların kariyer planlamasında çok da önemli olmadığını açıkça ortaya koyuyor.

Bunları biliyor musunuz?
23 yaşındaki Sercan Sararer'in babası Cengiz Sararer, eski bir futbolcu. Adana Seyhanspor'da oynayan Cengiz Sararer, oğlunun milli takımımızı tercih etmesinde büyük rol oynadı. Sercan'ın annesi Joranda ise bir İspanyol.

1990 doğumlu İlkay Gündoğan Balıkesir'in Dursunbey ilçesinden Almanya'ya giden bir işçi ailesinin çocuğu. İlkay, Almanya milli takımını seçti ama Dursunbey'deki akrabalarını sık sık ziyaret ediyor.

Tunay Torun, Hamburg'da terzi bir baba ve hastanede çalışan bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. Ailesi, Samsun'un Salıpazarı ilçesinden Almanya'ya yerleşmiştir.
Türk futbolcular, Almanya 2. Ligi'nde de çok sayıda takımda forma şansı buluyor. İşte bu futbolcular: Cüneyt Köz (Dynamo Dresden), Deniz Doğan, Emre Turan (Eintracht Braunschweig), Halil Savran (Erzgebirge Aue), Ramazan Özcan, Ümit Korkmaz, Alper Uludağ (FC Ingolstadt), Deniz Herber, Mahir Sağlık (St. Pauli), Tufan Tosunoğlu, Emre Nafız, Zafer Yelen (FSV Frankfurt), Koray Altınay (Jahn Regensburg), Tanju Öztürk (MSV Duisburg), Deniz Yılmaz (SC Paderborn), Necat Aygün (1860 Münih), Onur Bulut, Mirkan Aydin, Selim Gündüz (VfL Bochum)
1968 doğumlu Erdinç Sözer, Almanya'ya 3 yaşında işçi ailesi çocuğu olarak geldi. Liseyi başarı ile bitirdikten sonra üniversitede bilgisayar bilimi eğitimi alan Sözer, 21 yaşından bu yana antrenörlük yapıyor.

İşletme Mühendisi olan hakem Deniz Aytekin, geçtiğimiz günlerde ilginç bir karara imza atmıştı. Hannover-Werder Bremen karşılaşmasının son dakikasında galibiyet golünü atan Hannover'li Szabolcs Huszti'ye golden sonra formasını çıkardığı için ayrı, tribün tellerine çıkarak aşırı sevinç gösterdiği için ayrı iki kez sarı kart gösteren Aytekin'in kırmızı kartı tartışma yaratmıştı. 15 Eylül'de oynanan karşılaşma sonra Almanya'da, benzer ihlallerde gösterilebilecek "yeşil kart" tartışmasına neden olmuştu.

2 Kasım 2012 Cuma

MAĞDUR EFSANE

Çünkü ayrılık da sevdaya dahil / çünkü ayrılanlar hala sevgili…



(TRT Haber DD iPad derginin Kasım sayısından kısaltılarak alınmıştır.)


Fenerbahçe'nin Spor Toto Süper Lig'de yaptığı Kasımpaşa maçına gittiğimde yaşarken efsane olmuş ama son zamanların en tartışılan ismini son kez sahada göreceğimi bilmiyordum. Alex de Souza ve arkadaşları o gün belki de Fenerbahçe tarihinin en kötü performansını sergilemişti. İlk yarıdaki oyuna Kasımpaşa da eşlik edince ortaya kriket hatta polo sıkıcılığında bir maç çıkmıştı.

Alex'in beklenenden de hızlı bir şekilde Fenerbahçe ile yollarını ayırmasına neden olan ve aslında süreci hızlandıran gelişmeler o maçtan sonra yaşandı.

Geldiği günlerde ön planda olan sayılar, attığı ya da attırdığı gollerdi. Zaman değişip futbolun sayılarına koşu mesafeleri hatta faydalı koşu mesafeleri girince işin rengi değişti. "Sahaya sandalye koyup oynatırım" diyenler de oldu, bloklar arası bağlantıyı bozduğunu iddia edenler de. Aslında o hep aynıydı. Ona göre geldiği gün ne kadar koşuyorsa gitmesine yakın günlerde de o kadar koşuyordu. Şu bir gerçek, kimse onu koştuğu için sevmemişti.

NEYDİ ONU FARKLI KILAN?

Brezilya'daki her çocuk gibi futbolcu olarak doğmuştu ama o elbette farklıydı. İlk keşfedildiğinde o da aşkı keşfetti. Futbolcuydu, Coritiba başkanının kızını sevdi. Sevgilisi orada kaldı, yolu Palmeiras'a düştü. Fakir bir ailenin çocuğu olarak zengin iş adamının kızını mutlu etmeyi mutluluk bildi. Avrupa'da oynamayı çok istiyordu, parladığı ülkenin küçük bir bölümü coğrafi olarak Avrupa'daydı. Profesör lakabı takıldı, liseyi bile bitirememişti… Attırıyor, gerekirse atıyor ama koşmuyordu. Heykeli dikiliyor ama gönderiliyordu!

HERKESİN KRALEX'İ

Teknik olarak, Alex ile yolların ayrılması Aykut Kocaman'ın futbol aklını saha içinden saha dışına taşıma hamlesi olarak tanımlanabilir. Tabi ne kadar başarılı olur, bilinmez.

Bir Fenerbahçeliye sorarsanız, şöyle bir cümle kurabiir: "Dedem babama Lefter'i, Cemil'i anlatmış. Babam bana Rıdvan'ı anlattı. Ben de çocuğuma Alex de Souza'yı anlatacağım."

Fenerbahçe sahada kazandıkça sancılı ayrılığın etkileri daha az hissedilecektir. Ama işler kötü giderse…

(TRT Haber DD iPad derginin Kasım sayısından kısaltılarak alınmıştır.)