Sayfalar

13 Mart 2013 Çarşamba

BÜYÜK İŞ

Galatasaray, sezon başından bu yana sergilediği en iyi futbolla Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale yükseldi.

Galatasaray'ın Schalke'yi elemesi, iyi futbolun iyi futbolcularla onandığını gösterdi. İyi bir kaleci, hatasız savunma; sadece koşmayan ve sadece pas yapmayan, mümkünse her ikisini aynı oranda yapabilen bir orta saha ve gece uyku kaçıracak forvet hattı... Galatasaray, Almanya'daki rövanşta bu tanımlara uyan futbolcularla özellikle ilk yarıda maçı hakedecek bir oyun sergiledi.



Galatasaray, hep Fenerbahçe'ye yakıştırdığım ama denenmiş ve başarısız olmuş bir dizilişle sahadaydı; iki forvet, hücumcu orta saha ve savunma önünde tek adamlı güvence kilidi. 4-4-2 diamond demek Manchester United ve Paris Saint Germain tutkunlarına haksızlık olabilir ama benziyordu. En kaba haliyle 4-1-3-2 denebilir.

Schalke'nin attığı ilk gol, aslında Galatasaray adına zafer yolunun ilk taşıydı. O dakikadan sonra Alman ekibi çekildi ve Galatasaray'ın hamlesini bekledi. Maç öncesinde Schalke Teknik Direktörü Keller'in açıklamasından, "Galatasaray hücumda tehlikeli, kalemizin önünde oynamalarına izin vermeyeceğiz" açıklamasına tam bir tezat oluşturdu. Çekilme kararını teknik adamın verdiği düşüncesinde değilim.

İkinci yarı ise topun hakimi Schalke'ydi. Golü de buldular ama oyuna hakim olduklarını söylemek zor.

Galatasaray'ın fişi çeken ve tura anlam katan galibiyet golünün ilk pasını gecenin kahramanı kaleci Muslera'nın vermesi de kaderin güzel bir cilvesiydi.

Dahası direk döven Hamit'in hem de doğduğu topraklarda bu kez makas alarak golü bulması da güzeldi.

Geceden aklımda kalan ise bu fotoğraf.

Sosyal medyada "İşte bu!" şeklinde yayıldı. Güzel olduğunu bir türlü düşünemiyorum. Bir taraftan da Milan - Inter maçlarını birlikte tribünde izleyen arkadaşlar hikayelerini dinledikçe "Normal galiba?" diyorum.

Galatasaraylı arkadaşlarım var, ayrı renklerle yan yana Saracoğlu'nda maç izleyebilirim diyorum. Sevgili arkadaşım Ilgaz Çınar'ın daveti üzerine Galatasaraylılar Derneği'nde rahatlıkla takılmışlığım var. (Üzerimde çubuklu yoktu) Ama yine de garip geliyor. Bırak yan yana, rakibimizle aynı statta maç seyredemiyoruz. Belki farklı renklerin yan yana maç seyrettiği yerler Milano'da, Gelsenkirchen'de ya da Kaf Dağı'nın ardındadır. Bir taraftan da "Yan yana seyretmemiz şart mı?" diye kendime soruyorum. Bilmiyorum. Emin olduğum tek şey, milli forma giyen futbolcuya hangi takımda oynuyor olursa olsun küfür edilmemesi gerektiği...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder