Sayfalar

12 Ağustos 2013 Pazartesi

DOPİNG BELASI

Önceleri tek tüktü. Bir sporcu dopingli çıktığında "yediği bir şeyden", "bilmeden" aldığına daha kolay inanabiliyorduk. Hatta Süreyya Ayhan Kop örneğinde olduğu gibi komplo teorileri bile inandırıcı gelebiliyordu.

Ne zamanki doping skandalları art arda patlamaya başladı, neredeyse sistematik bir durum olduğu anlaşıldı.



Önceleri doping, sanki haltercilerimize özgüymüş gibi algılanıyordu. Tüm milli takımın yarışmalardan men edildiği bile oldu. 21 Eylül 2005 ile 31 Mayıs 2006 arasında Halter Milli Takımımıza yasak geldi. Alt yaş kategorilerinde hatta Türkiye Şampiyonaları ya da Akdeniz Oyunları gibi birinci hedef olmayan organizasyonlar öncesinde bile sporcularımızın yasal olmayan maddeler kullandığı ortaya çıktı. Hatırlanacağı gibi 23 Yaş Altı Halter Milli Takımı'nda bulunan 16 sporcunun da doping yaptığı ortaya çıkmıştı.

Olimpiyat Şampiyonu Taner Sağır, Olimpiyat üçüncüsü Sedat Artuç ve Dünya Şampiyonu Reyhan Arabacıoğlu'nun, WADA'nın (Dünya Anti Doping Ajansı) kontrolünden kaçtıkları ve yerlerine de dublör soktukları da belirlenmişti.

Olimpiyat, Dünya ve Avrupa Şampiyonu Nurcan Taylan da ”vücuduna doping içeren maddenin nasıl girdiğini bilmediği ve dopingi kendi isteğiyle almadığı yönünde” yaptığı savunmasına rağmen 2011'de 4 yıl ceza almaktan kurtulamamıştı.

İçimizi belki de en çok yakan, üç kez olimpiyat şampiyonu olan Halil Mutlu'nun dopingli çıkması olmuştu. Mutlu, bile bile doping yaptıklarını itiraf etmişti ve şimdilerde kendisine ne zaman sorulsa pişmanlığını dile getiriyor.

Dopingin Atletizm Milli Takımımıza sıçraması ise sporumuz adına yıkım oldu.

Son olaylar ortaya koydu ki Türkiye, atletleri en çok doping yapan ülke konumunda. Fransız gazetesi L'Equipe'in hazırladığı Doping Volkanı şemasında Türkiye 50 dopingli atlet ile en fazla doping yapan ülke olarak gösterildi. Bizi Rusya, Kenya, Amerika Birleşik Devletleri ve Jamaika izliyor.

Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Terzi, tıpkı eski Halter Federasyonu Başkanı Hasan Akkuş gibi doping yüzünden istifa etmek zorunda kaldı. Eski bir maratoncu olan Mehmet Terzi, giderken yaptığı açıklamada, "Kendi faal atletizm yaşamımda yasaklı maddelere tevessül etmeden milli formayı taşımış ve 26 yıldır kırılamamış maraton Türkiye rekoruna sahip bir başkan olarak, tüm atletlerin önünde bir rol model olarak duruyor olmayı umardım." şeklinde serzenişte bulundu.

Halterdeki doping skandalları Türk sporseverleri üzmüş, atletizmde yaşananlar şaşırtmıştı ancak yasaklı madde kullanımının iyice sistemleştiğinin göstergesi olan son olay kızgınlık yarattı.

Doping, er meydanına kadar sıçramıştı.

Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşlerinde üst üste üçüncü kez başbehlivan olarak altın kemer kazanan Ali Gürbüz'ün de doping yaptığı tespit edildi.

Güreş Federasyonu Başkanı Hamza Yerlikaya, 652. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nde başpehlivanlığı kazanan Ali Gürbüz'ün de aralarında olduğu 19 pehlivanda dopingli maddeye rastlandığını söyledi.
Doping olaylarının bu kadar çok yaşanmasında sebeplerden biri olarak her zamankinden sık kontrollerin yapılması olarak gösteriliyor. Atletizm Federasyonu'nun sporculardan en çok numune alan kuruluş olması dikkat çekiyor.

Bunun yanında Dünya Dopingle Mücadele Ajansı "WADA"nın "Biyolojik Pasaport" uygulaması, yeni analiz sistemlerinin geliştirilmesi, farklı kriterlerin oluşturulması da dopingli çıkan sporcuların sayısının artmasında etkili olduğu savunuluyor.

Bir görüşe göre de yürürlükteki yönetmelikte yer alan ödüllerin sporcuları dopinge yöneltecek kadar iştah kabarttığı belirtiliyor.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Avrupa ve dünya şampiyonalarında dereceye giren sporculara ödenen ödül miktarını yarı yarıya indireceklerini söyledi.

Yönetmeliğe göre olimpiyat şampiyonu sporcu yaklaşık 1 milyon 100 bin liralık ödüle hak kazanıyor.

Olimpik dalda mücadele eden bir sporcu dünya şampiyonu olursa 550 bin lira, Avrupa şampiyonu olursa 275 bin lira ödül alabiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder